-->

21 Ağustos 2014 Perşembe

Umutsuz Düşesler Serisi 6: Yüreğimde Son Perde

TANITIM:
Aşkta mantık yoktur. 
Villiers Dükü Leopold Dautry, gayrimeşru çocuklarına annelik yapacak birini bulabilmek için bir an önce evlenmelidir ve bu kişi asil bir kadın olmalıdır. Seçeneklerden biri Montague Dükü'nün zarif, güzel ve zeki kızı Eleanor'dur. 
Diğeri ise Gilner Dükü'nün fazla açıksözlü kızı Lisette'tir. Ne kıyafetler ne de görgü kuralları umurundadır. Üstelik herhangi bir unvanla da ilgilenmemektedir. Sosyetenin yarısı Lisette'in deli olduğunu düşünmektedir ve Villiers da bunu kabullenmek üzeredir. 
Mantığı ile tutkusunun, aklı ile hayallerinin arasında kalan Villiers, kendisini oldukça zor bir durumda bulur. Fakat sevdiği kadının onuru için savaşmak zorunda kaldığında asıl riskin düelloda değil, kalbinde ve yatağında olduğunu anlayacaktır. 
"James'in zekâsı, bu dokunaklı romanı zirveye taşıyor." 
-Romantic Times Book Reviews -

YORUMUM:
Ve nihayet serinin en çapkın karakteri Villiers'inde başını bağlıyoruz. Jemma'ya hayranlıkla karışık bir aşk besleyen dükümüz 6 gayrimeşru çocuğuna bakıcı olsun diye bir kadınla evlenmeye mecburdur. Annelik demiyorum çünkü adam resmen bakıcı istiyor. Ona aşık olmayacak ezik, nazik bir eş. Diğer kitapta bizim Jemma'nın önerdiği adaylarla da şansını deniyor. İlk başta tanıtımı okuyunca Lisette ile evleneceğini sanmıştım. Ama sonra işler değişik bir boyutta gelişiyor. Ve bizim ciddi kız Eleanor bir düşes oluyor.  Eleanor'da ilk başta evde kalmamak adına düke yakınlaşıyor ama... Bir kitap klasiği aşık oluyor. Tobias, babasına iyiki çekmemiş. Babası her ne kadar çektiğini söylese de bence değildi. Kitaptaki en kötü olay Lisetteydi. Okumasanızda olur diyeceğim.

Puanım:6


Umutsuz Düşesler Serisi:5 Yüreğimin Tek Sahibi

TANITIM:
Bir kadın, kocasını kendine âşık etmek için nasıl baştan çıkarır?
Güzeller güzeli Beaumont Düşesi ve ağırbaşlı kocasının düğününde çalan kilise çanları henüz susmamışken yaşanan bir skandal, Düşesin apar topar Fransaya gitmesine neden olur. Söylentilere göre Düşes dokuz yıl boyunca skandaldan skandala koşar. Beaumont Dükü Elijah da bu söylentilere inanmaktadır.
Fakat yakışıklı Dükün bir vârise ihtiyacı vardır ve eşini evine çağırır. Jemma evine döndükten sonra, Elijahnın ona olan ilgisizliğine şaşırır. Kocasıyla aynı hisleri paylaşmaması bir yana, imkânsızı, yani kocasının kalbini istemektedir...
"Usta satranç oyuncularını taşları değil, gönüllerini kaptırabilecekleri bir oyunda görmek büyük zevk. Eloisa James zekâ, kabiliyet ve zarafetiyle okurlarına birçok farklı seviyede ulaşıyor, onlara aşkın gücünün her engeli aşabileceğini gösteriyor."
Romantic Times
YORUMUM:
Serinin en çok beklediğim ve en merak ettiğim çifti Jemma ve Elijah'tı. Aslında bir hata yapıp, Yüreğimdeki Son Perde'yi bu kitaptan önce okumuştum. Gerçi orada da bizim dükün kıskançlıkları vardı sadece. Elijah kalp hastası, düzgün bir centilmen. Kitap boyu asi yanını hiç görmediğimiz boynuzlu bir koca rolünde ama aslında öyle değil. Karısını deli gibi seviyor ve çok kıskanıyor. Sadece kendisi karısını aldattığı için onunda kendisini aldatıp şartları eşitlemesine izin veriyor. Bu da çok mantıksız. Çünkü şu ana kadarki tüm kitaplarda düklerin eşlerini sahiplenmelerini ve sadece kendilerine ait olmalarını istediklerini gördük. Elijah da aynı fikirde ama karısına izin veren cinsten. Garip biri. Ve Jemma kitap bence sadece onu içerse daha güzel olabilirdi. Zeki, güzel, kinci... Ama bu kitapta şunu görüyoruz. Jemma aslında sadece kocasına aşık ve kalbi kırık bir kadın. Tüm o aşırılıkları hep kocasının ilgisini çekmek için. Ama kocasının onu sadece varis yapmak için kullanılacak bir kısrak olarak gördüğünü düşünüyor. Bu da tepkilerini abartmasına neden oluyor. İkilimiz 9 yıl önce evlenmiş ama 1 ay birlikte olduktan sonra bir daha da olmamışlar. Nedeni ise Elijah'ın metresi ile ofisine işi pişirirken bizim düşese yakalanması. Sonra da düşes kaçar ve kendine 2 tane sevgili bulur. Kocası da karım artık bana kızgın değildir aldı öcünü der ve onu geri ister. Bu arada dük bir daha kimseyle de birlikte olmamış :D Hatasını anlayınca normal. Kitap şu ana kadarkilerin hepsinden güzeldi kesinlikle okuyun. Özellikle bizimkiler santraç turnuvasını sonlandıramadılar. Çünkü ikisi de diğeri kazansın diye geri çekildi. Bence Jemma kazandı. Çünkü yatakta hamleyi görüp oyundan çekildi. Belki dükte bilerek yenilmiştir. İlginç bir oyundu. Sadece beyninizde biriyle santraç oynadığınızı düşünün beni anlarsınız. Neyse sonunda Jemma kocasına ve bebeklerine kavuştu. Finali güzel bağlamış yazarı artık eleştirmeyeceğim çünkü bu kitap eleştirilmeyecek kadar güzeldi. Sadece bazı yerleri fazla uzattığından bir puanımı kırıyorum. 
Puanım:9

Umutsuz Düşesler Serisi 4:Yüreğim Sana Ait

TANITIM:
Anlaşmalı bir evlilik tutkulu bir aşka dönüşebilir mi?
Cosway Düşesi Isidore henüz görmediği bir erkeği özlemektedir; kendi kocasını!

Leydi Isidore çok heyecanlıdır. Yıllar önce anlaşmalı olarak evlendiği Cosway Dükü uzun seyahatinden geri dönmektedir. Dük'ün gelmesiyle birlikte artık düşes unvanına kavuşacak olan Isidore, gelecek kişi nasıl biri olursa olsun onu kocası olarak kabul etmeye kararlıdır. Ancak Dük Simeon Jermyn ile karşılaşınca her şey değişir.

Cosway Dükü Simeon maceralarla geçen günleri geride bırakıp evine, henüz tanışmadığı karısına döner.
Afrika seyahatini tamamlayan Simeon, Londra'ya gelir ancak genç adam ne içine girdiği sosyetenin gereklerini yerine getirmek ne de yıllar önce ailesi tarafından belirlenen anlaşmalı evliliğini sürdürmek konusunda heveslidir. 
Ancak Isidore, düşes olmak ve kocasından kolayca vazgeçmemek konusunda kararlıdır…
Yorum:
Bir kere Simeon kesinlikle benim dük tanımım içinde yer almıyor. Fazla gizemli, buhranlı, tutkularını göstermeyen biri. Düşemiz kocasını nihayet görüp onunla olacağını düşünürken, kendisi düklükten soyutlamak isteyen biriyle karşılaşıyor. Dahası adam onu istemiyor. Bir kadın için en büyük felaket budur herhalde. Birbirlerine uygun olmadığını düşünen bir koca ve ona aşık olan karısı. Kocasını öldürmek isteye isteye okudum kitabı. Ve aşkını falan bence gösteremedi. İsteyen okusun ama okumasanız da çok bir şey kaybetmezsiniz.
Puanım:

Umutsuz Düşesler Serisi 3: Yüreğimdeki Arzu

TANITIM

Berrow Düşesi Harriet, unvanı ve sorumluluklarından son derece sıkılmıştır. Çay partileri ve gösterişli balolardan ziyade, tüm arzularını ve tutkularını açığa çıkaracak bir gece partisine katılmayı istemektedir. Lord Justinian Strange tarafından sıklıkla düzenlenen eğlenceli şölenler ise soylu düzenbazlar, hafifmeşrep kadınlar ve âşıklarla dolup taşmaktadır. Genç kadının bu davetlerden birine katılması, onun için geri dönülemez bir skandala davetiye çıkaracaktır. Ancak Harriet böyle bir geceye katılmak için kimliğini gizlemek zorundadır… Ve bunun için binbir türlü oyuna başvuracaktır.

Tek gecelik bir kaçamak arayan Lord Justinian, erkek giysilerinin ardına gizlenen esrarengiz gencin, aslında balonun en güzel kadını olduğu sürpriziyle karşılaşınca şoka girer. Böylesi bir ilişki için, saygın bir kadın neden şöhretini tehlikeye atmıştır? Oyunlarla başlayan kaçamak ilişki, aşka yenik düşecek midir?

Kişisel Yorumum:

Yazar kendini aşmış, bu kitap şu ana kadarki ikisinden bin kat güzeldi. Özellikle konusu çok sıradışıydı. Bir kadın düşünün erkek kılığına giriyor. Ve eğlence arıyor. Üstelik dışarıdan tam bir hanımefendi. Jemma'dan bile beklenmeyecek şekilde davranmasını takdirle karşıladım. Justinian'ı sevmedim, sıradan çapkın bir tipti. Ama Harriet için kitabı okuyun derim.
Puanım:
7

Umutsuz Düşesler Serisi 2: Yüreğim Seni Seçti


TANITIM
AŞKIN BÜYÜSÜNE KİM KARŞI KOYABİLİR Kİ? 
Olağanüstü bir kış gününde, arkadaşları tarafından Poppy olarak anılan Leydi Perdita Selby, ömrünün sonuna kadar sevebileceğine inandığı adamla tanışır. Çekiciliğiyle kadınların ayaklarını yerden kesen Fletcher Dükü; nefes kesici, masum bir güzelliğe sahip, genç İngiliz kadını için mükemmel bir eştir ve onlarınki genç kadının hayal edebileceği en romantik evliliktir. Dört yıl sonra, Poppy ile Dük artık cemiyetin gözdesi olmuşlardır ancak kapalı kapılar ardında, aşklarının ateşi sönmüştür. 
Hâlâ büyük bir arzuyla sevdiği kadını kaybetmek istemeyen Fletcher, büyüleyici karısının enfes tutkusunu yeniden alevlendirmeye ve günahkâr bir kurnazlıkla ilk aşkının inadını alt etmeye kararlıdır. 

Kişisel Yorumum:
Bu kitap aslında bizim sonsuza kadar mutlu yaşadılar tanımımıza uymuyor. Çünkü çiftimiz birbirine aşık ve evli olarak önümüze sunuluyor. Genelde okuduğumuz kitaplar kadınlar kocalarını kendilerine aşık etmeye çalışırlar. Ya da iki aşığın evlenmeye çalışmasını okuruz. Bu kitap ise tam tersi. Aşık olan çiftimizin aşkını yeniden alevlendirmeye çalışmasını işin içine yan karakterleri katarak işlemiş. Yazarın tarzı sıra dışı. Ama kitapları çok akıcı gelmiyor bana. İki kere okumayı istetmiyor en azından. Poppy tutucu, zayıf biri. Hep annesinin boyunduruğunda kalmış. Aşkını bile özgürce yaşayamamış bir kadın. Tam bir sosyete hanım efendisi. Kocası Fletcher ise karısına tapan sıradan sosyete beylerinin aksine tutkuları olan ama karısını ürkütmemek adına bunu engelleyen biri. Ama bizim Poppy, Jemma gibi asi ve inatçı birine döndüğünde ikilimiz arasında tutuşan alev kitabı sevmenizi sağlayacak. Bundan önce kitabı fırlatıp atmazsanız okuyun derim.

Puanım:5


Umutsuz Düşesler Serisi 1:Yüreğime Aşk Düştü


Kitap Tanıtımı:
Yakışıklı erkeklerin ve unvan peşindeki genç kızların, bir leydinin namusu gibi büyük kazançlar için oynanan oyunların şehvetli ve şaşaalı dünyasına HOŞ GELDİNİZ… 
Kasabalı kuzeni Leydi Roberta St. Gilles, Villiers Dükünü baştan çıkarmak için ondan yardım isteyince, Beaumont Düşesi Jemma bu fırsatı kaçırmaz. Robertayı kentin en çekici ve en arzu edilen kadınına dönüştürür. Ardından Villiersı görünüşte satranç oynamak üzere eve gelmesi için ayartır.
Fakat plan ters tepmiştir. Villiers Robertayı ve Jemmanın kocasını görmezden gelerek büyük bir arzuyla bu meydan okumaya karşılık verir. Ona üçüncü maçı gözleri kapalı oynanacak bir turnuva teklif eder. Üstelik bu maç yatakta yapılacaktır…
Kişisel Yorumum:
Bu kitap sıradan tarihi romanlardan daha farklı bir tarzla işlenmiş. Öncelikle bizim okuduğumuz kitaplarda sosyete de skandal çıkınca evlenilir, kadınlar kocalarını açık açık aldatmazlar ve kocalarına genelde aşıktırlar. Bu kitaptaki Jemma karakteri öyle bir düşeski, onun gibi bir karakterle asla karşılaşmadığınızdan eminim. Tabii sonra onun niye böyle olduğunu anlıyoruz. Ve Jemma süper zeka, santraç ustası muhteşem bir kadın. Kitabımızın karakterlerinden çok Jemma'yı anlattım. Ama okuyunca nedenini anlayacaksınız. Jemma bizim masum Roberta'ya yardım etmeyi kafasına koyar ve onu da kendisi gibi olmasa da inanılmaz çekici birine dönüştürür. Hedefleri haylak dükümüz Villiers'tir. Ama kader ağlarını örer ve bizim Roberta Jemma'nın ağabeyiyle olur. Çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim, daha çok diğer karakterleri anlatan bir kitaptı. Çok fazla isim vardı, dolayısıyla kafanız karışıyordu. Ama kontumuz da aynı kardeşi gibi oyunları seviyordu. Bizim saf kız da sonradan gözünü açtı ve kocasının kalbini kazandı. 
Puanım:5

3 Ağustos 2014 Pazar

Soğuk Öpücük Serisi:1 Soğuk Öpücük

Kitap Wren adlı büyücü genç bir kızın çok sevdiği sevgilisi Danny'i ölümden geri getirmesini anlatıyor. 
Danny geri dönmüştür dönmesine ama artık Wren'in sevdiği o eski Danny değildir. Tüm vücudu soğuktur, kalbi atmamaktadır. Wren Danny ile baş etmeye çalışırken bir de başına onun gibi olan ve sırrını bildiğini iddia eden Gabriel çıkar. Wren ikisi arasında kalıp bir seçim yapmak zorunda kalır.

Yorumum:
Kitap moralimi bozdu diyebilirim. Sonunu bilseydim asla ve asla başlamazdım. Kitabın sonunda Wren duygusuzu Danny'e veda bile etmedi. Adı da Soğuk Öpücük yerine Bencil kızın büyüsü olmalıymış. Kıza baya sinir oldum, zavallı Danny'i geri getirdikten sonra Gabriel ile takılması, ondan hoşlanması falan bana saçma geldi. Danny'i resmen oyuncak etti kendine sonra en sonda Gabriel'i buldum zaten Danny'e ihtiyacım yok ölse kaç yazar mantığına girdi. Kısacası afişteki şu cümle tamamen yanlış "Bazen ölüm bile ayıramaz." Birini bu kadar çok sevip,  onu geri getirdikten sonra sırf eskisi gibi değil diye ondan vaz geçmek bana saçma geliyor. Çok gereksiz bir kitaptı. Ben bazı okuyucular gibi yan karakteri sevip kızı o kapsın diyenlerden değilim. Başrol'e tamamen sadığım ve o kapsın isterim. Başrole ne kadar kızsam da öyle isterim. Bu kitap birde seriymiş. Diğer kitabın ingilizce tanıtımında Danny'den haber yoktu. Kız Gabriel'e olan aşkı ve cadılığı arasında bocalıyormuş. Okumam daha da madem Bazen ölüm bile ayıramaz diyorsun. Sevgili yazar Danny'i eski haline çevirseydin ya da kızı bir şekilde ondan koparmadan yeni haliyle de Danny'e aşık etseydin. Neyse keşke okumasaydım diyorum. O yüzden puanım...

Puanım:1



Evernight Akademisi Serisi 1: Sonsuz Gece

Bianca annesi ve babası tarafından hep sıkı korumayla büyütülmüş bir genç kızdır. İnsanlarla pek anlaşamayan, çekingen ve asosyal olması durumunu daha  da zorlaştırmaktadır. Bu yüzden annesi ve babası onu kendilerinin de orada öğretmenlik  yaptığı Karanlıklar Akademisi'ne yazdırır. Bianca daha ilk günden akademiden kaçmaya kalkar. Böylece ailesinin onu anlayıp istediğini yapmasına izin vereceğini umar. Ama...
başrol erkek karakterimiz Lucas tarafından engellenir. İlk görüşmelerinde bile birbirinden etkilenen ikilimiz zamanla arkadaş olur. Lucas sürekli kızımızı kendinden uzak tutmaya çalışsa da sonunda dayanamaz ve bizimkiler çıkmaya başlar. İlk öpüşme deneyimleri sırasında Bianca Lucas'ı ısırır. Ve aslında bir vampir olduğunu öğrenir. Tabii bunu Lucas'tan saklar. Taki Lucas gerçeği kendi öğrenene kadar. Araya ayrılık girse de bizimkiler yeniden birlikte olmaya başlarlar. Bianca Lucas'ı ikinci kere ısırdıktan sonra da annesi ve babasına her şeyi anlatmak zorunda kalırlar. Tam işler Bianca için yolunda gitmeye başlarken Lucas'ın gerçek kimliğini öğrenmesiyle, kızımız aşkı ve ailesi arasında bir seçim yapmaya zorlanır. Aynı şey Lucas için de geçerlidir. Ya yıllardır ona öğretilen tabuları yıkacak, ya da ne olursa olsun Bianca'dan vazgeçmeyecektir.

Kişisel Yorumum:
Çok fazla spoiler vermemeye çalıştım. Zaten kitabın adından dolayı kızımızın bir vampir olduğunu az çok tahmin etmişsinizdir. İlk andan itibaren bunu bekliyordum. Ve sıkı durun ama Lucas'ı da doğru tahmin etmişim. Eric ile olan olaylar ve sürekli kızı koruma çabaları, sonra akademiden hoşlanmaması ve gizli yerlerde dolanmaları falan onun sırrını açık ediyordu. İkisi de aynı tür olsaydı çok sıkıcı olurdu :D araya illa ki engeller koymaları gerekir, değil mi? Hem Lucas bir keresinde Bianca'ya av-avcı ilişkisinden bahsetmişti. Ayrıca büyük büyük babası yüzünden camların kırılması da cabası. Hepsi Lucas'ın aslında akademinin düşmanı olduğunu doğruluyordu. Şu ana kadar kitabı okumasanız bile az çok siz de tahmin etmişsinizdir durumu :D Kitapta Bianca her konuda haklıydı. Ama Lucas'a kızdım. Bianca ona tüm sırrını söyledikten sonra, kendisi de açılabilirdi. Sonuçta Bianca gerçeği bilseydi ona yardım eder ve ikisi de mutlu mesut yaşardı. Ayrıca Bianca tam dedesinin olayını söylerken Lucas onun ağzını kapatır ya da başka bir türlü engelleyebilirdi. Bunun bir sürü yolu var. Yazar illaki açık verecek ya. Eric'in başına gelenleri de tahmin etmiştim. Yazarımız çok kolay tahmin edilebilecek biri bana göre. Ya da o kadar vampir kitabı okuduktan sonra her türlüsünü tahmin edebiliyorum. Ee birde bu kitap benim hikayemin bir ters versiyonu olunca otomatik olarak kendimi kitabın içine gömülmüş, bir sonraki hamleyi düşünürken hayal ettim. Eleştireceğim bir diğer yan ise Bianca'nın hiçbir tedbir almadan Lucas'ın yanına gitmesiydi. Bu kız onun kendisini kullandığını sanırken nasıl oluyor da bir sözüne eriyiveriyor? Ya, başından beri Lucas'a inanmalıydı ya da hemen ikna olmamalıydı. Hangimiz öyle bir durumda ikna oluruz ki? Bu bana inandırıcı gelmedi. Olayı kızın saflığına bağlayabiliriz o da ayrı. Sonu vampir olur inşallah bu Lucas'ın. Zaten o Kara Haç vampirlerden daha kötü bir grup her vampiri öldürmelerine gerek yok bazıları iyi sonuçta. (Kızın annesi ve babası gibi.)Şu okul müdiresi de Lucas'ın dedesinin sevgilisi çıkacak bence. Lucas'da dedesiyle aynı hataya düşmüş ve bir kız yüzünden ifşa olmuş olacak. Görürsünüz, demedi demeyin. Ve kitabın sonu o hediyeyi ben de bekliyordum ama mektup yazmasını değil. Biraz VA çakması bir seri olmuş. Dimitri'de Rose'a hançeri yollamıştı. Niyeyse bu ikiliden de aynısını bekledim ve gerçekleşti. Kitabı anladığınız üzere çok beğendim ki bu kadar konuştum. Su gibi akıp gitti kesinlikle okumalısınız. Sabırsızlıkla 2. kitabı bekliyorum...
Fantastik romeo-juliet ikilime puanım...
Puanım:10

29 Temmuz 2014 Salı

Hathaway Serisi 3: Gecemi Aydınlat


Poppy Hathaway sıra dışı ailesini çok sevse de sıradan bir hayata özlem duymaktadır. Kaderin cilvesi karşısına sır gibi sakladığı tehlikeli bir hayatı olan varlıklı, güçlü ve gizemli otel sahibi Harry Rutledge'i çıkarır. İtibarına gölge düşen genç kız onun evlenme teklifini kabul ederek herkesi şaşırtır ve çok geçmeden kocasının güvenini değil yalnızca tutkusunu kazandığını anlar.
Harry Poppy'yi elde etmek için her şeyi yapmaya razıdır - kalbini açmak dışında. Hayatı boyunca herkesi kendinden uzak tutmuştur... Ama zeki ve baştan çıkarıcı Poppy her şekilde onun eşi olmayı istemektedir. Yine de aralarındaki tutku artarken gölgelere saklanan bir düşman pusuda beklemektedir. Harry onu kaybetmek istemiyorsa sonsuza dek ruhen ve bedenen gerçek bir birliktelik kurmak zorundadır.
"Rita ödüllü Kleypas eğlenceli, keyifli ve duygusal bir başka hikâye ile yine gönlünüzü kazanacak." 
(Tanıtım Bülteninden)


Yorumum:
Aslında kızların ağabeyi ve yardımcılarının aşkını önce okumak isterdim. Bu kız aradan çıkıverdi. :D Kitabı tanıtmadan önce ilk kitapta yükselttiğim çıtamın yavaş yavaş aşağı indiğini belirteyim. Poppy, kız kardeşi kadar olmasa da garip bir kızdı. Hepimiz onun sorununun ne olduğunu hatırlıyoruzdur. Ama her şey bir yana oldukça güzel ve alımlı bir hanım efendiye dönüşmüş. Harry ile karşılaştıkları andan itibaren onun çekimine kapılıyor ama çekiniyor da. Gelecekteki yengesi onu sürekli Harry'e karşı uyarıyor ve kızımız onu dinlemiyor. Harry ise istediği her şeyi elde eden biri. Kızımıza kafayı takıyor ve onun itibarını düşürmek pahasına bir hamle de bulunuyor. Kazanıyor ama bildiğiniz gibi ailemiz sıra dışı kızımız kötü durumda olsa bile evlenmesini istemiyorlar :D. Kötü durumdan kastım bir öpücük ama sosyete bunu görürse olay büyüyor malum. Sanki kendileri görünmeyen yerlerde öpüşmüyor gibi kızlara leke sürüyorlar. Neyse ikilimiz evlendikten sonra Harry'nin tavrı ve Poppy'nin gariplikleri sizi delirtmezse keyif alabilirsiniz. Ben almadım :D Harry ile kızların yardımcı öğretmenlerinin de ilişkisini öğreniyoruz. Tahmin etmesi zor değildi :D Sonu çok güzeldi. En sonunda başından beri okumak istediğim kitap geldi. Çatlak vikont ağabeyimizi merakla bekliyorum.

Puanım :6
Üzgünüm Lisa  bu sefer olmamış.
1. KİTAP

Aimee Carter - Tanrıça Serisi 2. Tanrıçanın savaşı



Kate Winters ölümsüzlüğü hak etti.


Ama hayatını Ölüler Diyarı'nda, Henry ile birlikte geçirmek istiyorsa bunun uğruna savaşması gerekecek.

Bütün olanlar içerisinde, ölümsüzlüğü kazanmak en kolayı olmuştu. Kate, artık Ölüler Diyarı Kraliçesi olarak taç giymek üzere olmasına rağmen, kendisini her zamankinden çok daha yalnız hissetmektedir. Ölüler Diyarı'nın hükümdarı olan Henry'ye karşı duyduğu sevgi günden güne büyürken, Henry ona karşı gittikçe mesafeli ve gizemli davranmaya başlamıştır. Kate'in taç giyme töreninin tam ortasında, evrende kendisini öldürebilecek kadar güçlü olan tek varlık tarafından alıkonur: Titanların Kralı, Kronos.

Diğer tanrılar her birinin sonunu getirebilecek olan savaşa hazırlanırken Henry'nin Tartarus'dan kurtuluşu yalnızca Kate'in elindedir. Ama Ölüler Diyarı'nın sonsuz mağaraları içinde yolunu bulabilmesi için, geleceğini tehdit eden tek kişiden yardım talep etmelidir. 
Henry'nin ilk karısı, Persephone. 


Ya ölümsüzlük ebedi değilse?

"Kate, açıklanamayan olaylara göğüs gererek onlarla başa çıkabilecek bir kahraman."
Publishers Weekly

"Yunan mitlerinden Persephone'nin hikâyesine bu sürükleyici ve çağdaş yaklaşım romantizm, gizem ve merak unsurları yanında çok yönlü ve sempatik bir başkaraktere sahip."
Booklist

"Kesinlikle benzersiz, yenilikçi ve büyüleyici."
bewitchedbookworms.com



Sayfa Sayısı: 297

Baskı Yılı: 2012


Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları


Yorumum:
Kitabın başı o kadar sıkıcıydı ki anlatamam. Kız evinden uzak kalmış kocasını heyecanla beklerken Henry'nin Kate'den kaçmaları, tuhaf tavırları beni deli etti. Sonradan niye öyle davrandığını öğreniyoruz. Ama acımadım valla. İlk kitaptan beri bir ezik bir zavallı davranması beni bunalttı. Sen tanrısın kardeşim ne olmuş bir kadın seni sevmediyse dünyanın sonu mu? Herkes senden nefret etmiyor. Seni seviyorlar bunu bile anlamadı. Sonra Kate de bir garipti. sürekli bir kendini feda etme durumu. Bunlar kızı yaratırken kendini feda edecek şekilde mi yarattılar anlayamadım orayı. Üstüne birde kötülükle savaş çıktı. Persephone düşündüğüm kadar gıcık ve kötüymüş. Hiç sevmedim. Henry'de onu öptü. Yok duygu ölçmeymiş bilmem ne? Sinir oldum kitaba. Ama bizim kız hamile kaldı ve doğurdu. Minik bir bebeği oldu. Henry de o andan sonra değişti. O ezik her şeyi kabul eden tanrı yerine tam bir aile babası gibi davranmaya başladı. Kitabın sonuna bayıldım. Başları saymazsak...
    Puanım: 7

1. KİTAP

Hellions of Halstead Hall Serisi 5: Son Çarem


Sharpe ailesinin en genç kızı, büyükannesinin ultimatomuna karşılık evlenebileceği birilerini bulmak konusunda bir plan yapınca, Jackson Pinter bunu engellemek için elinden gelen her şeyi yapmaya karar verdi… Leydi Celia Sharpe, birkaç uygun damat adayından evlilik teklifi alıp, büyükannesine ultimatomunun anlamsız olduğunu göstermeyi umut ediyordu. Üstelik bu planı işe yaramazsa, evlenebileceği bir koca adayı da elinde olacaktı. 
Ancak aile için çalışan ve Celia'nın damat adaylarını araştırması için görevlendirdiği polis memuru Jackson Pinter, bütün adaylarda bir kusur bularak onun bu planını mahvetmeye kararlıydı. Celia ise bunun nedenini, Jackson Pinter'la beraber kendi ailesinin cinayetini araştırmaya başladığında anlayacaktı. 
(Tanıtım Bülteninden)

Yorumum:
Kitabın başından beri dedektif Pinter'ın Celia'ya bir hayranlık duyduğunu fark etmişsinizdir. Hep ikisinin kitabını bekledim. Tabii cinayetin sonucunu da. Ve cinayetin nedenini öğrenince siz de benim gibi şok olabilirsiniz. Ters köşe yapmışlar. Katili doğru tahmin etmişim. Genelde en ummadık kişileri seçerim de :D Sharpe kardeşlerin anne ve babaları biraz da olsa birbirini seviyormuş bunu okumakta güzeldi. Hep cinayetten gidiyorum. Gelelim hikayemize... Bu Jackson kadar kendini frenleyen biri olamaz. Ama araya kıskançlık girince herkes değişir.  Ciddiyet abidemiz bile Celia'nın taliplerini kıskanıp kızımızı öpüyor ve işler bundan sonra karışıyor.Kitapta en çok silah müsabakasını beğendim. Kazanan Celia'yı öpecekti ama Celia herkesi yendi. Sonra Pinter'a bir atış hakkı verdiler herkes beraberlik beklerken bizimki 2 kuşu birden vurdu. Kazandı... Sonra kızımızı dudaktan öpmedi. Kızımız bozuldu.
( Meğer kendisini tutamayacağı için öpmemiş. )Ama gözü kara kızımız sonunda Pinter'ı kaptı. Kitapta şu deli dükü merak etmeden duramadım. Ve Virgina'nın kuzenini tabii. Öyle bir çapkının aşkını okumak güzel olacak. Finalimizi onunla yapacağız. Kitabın türkçesi çıkar çıkmaz okumayı düşünüyorum. 

Puanım :10
Kesinlikle okuyun!!!

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Vanicela



Merhaba ben Vanicela. Arkadaşlarım kısaca Vani der. Kitap okumayı çok seven, mümkün olduğunca sık okumaya vakit ayıran biriyim. Aynı zamanda koyu uzak doğu hayranıyım. Kore, Çin, Japon, Tayvan gibi uzak doğu ülkelerinin dizi ve filmlerine hayranım. Manga ve anime tutkunuyum. Ayrıca KoreAngels Çeviri Ekibinin bir üyesiyim. Nette vakit buldukça, dizi, film, anime, şarkı ve manga çevirileri yapıyorum. 4 yıldır çevirmenlik yapıyorum. Profesyonel değilim ama sevdiğim şeyleri başkalarıyla paylaşmaktan zevk alan biriyim. Kitap okumadığım ya da ders çalışmadığım zamanlarda bilin ki çeviri yapıyorumdur.
     Kitap okuma tutkum ise bambaşka boyutta. Bir kitaba başladığım gibi onu bitirene kadar bırakmam. En fazla 2 gün sürer. O da yorgunsam mecburen bırakmışımdır. Üstelik kitaptan ne kadar sıkılsam da bitirene kadar devam etme gibi bir huyum var. Bitiremediğim kitap nadirdir. Ya aşırı açıktır, ya da çok yavaş ilerlemiştir. Seri kitaplarını bir kerede biten kitaplardan daha çok seviyorum. Nedense aşklarının başını bildiğim karakterlerin evliliklerini ve sonrasında yaşadıkları olayları görmek gibi bir takıntım var. Sizlerle okuduğum her kitabı paylaşmak gibi bir imkanım yok. Çünkü okul, çeviri ve sosyal hayat derken yazmaya sık vakit bulamayabilirim. Bu yüzden beni en çok etkileyenleri paylaşmayı düşünüyorum. Vampir serilerini çok seven biri olarak Gece Evi serisi ve Vampir günlükleri serisi gibi herkesin bildiğini düşündüğüm kitaplar harici okunmayan ama çok beğendiğim serilere ağırlık vererek blogumu yaratmaya özen gösterdim. Umarım yorumlarım kitapları okumanızda size yol gösterir. 
Bana ulaşmak isteyenler:
https://twitter.com/melisandaaa
 twit adresimden ulaşabilirler. Mesajlarım gizlidir. :D

21 Ocak 2014 Salı

Royal House of Shadows Serisi 3:Dolunay


Derslerle mücadeleme ara vermişken bu zamana kadar okuduğum ama paylaşmadığım kitapları sırayla paylaşayım dedim. Öncelikle bu serinin ilk kitabı olan "Kara Gönülçelen" favori vampir kitaplarından biri oldu. Hem geçmişi hem bugünü hem de evrenler arası geçişi işlediğinden bu kitap, bambaşka bir kategoride benim için. Aslında 2. kitabı önce okumam gerekirken ben Prens Dayn'ı daha çok merak ettiğimden ikiyi atlayıp üçe kaydım. Pişman mıyım? Yorumumda öğrenirsiniz...
 Neyse bu kadar çene yeter. Hemen kitabın konusuna değineyim.
Reda Weston, bir polis memuru ama oldukça hayalperest bir kadındır. Bir de korkak olduğunu sanan cesurlardandır. Annesi ona 8 yaşında "Kırmızı başlıklı kız" kitabına benzer bir kitap okutur. Devamını 16. yaşına gelince okumasını söyler. Ama annesi ölünce kızımız kitabın sonunu okuyamaz. Aradan yıllar geçmiştir. Ekip arkadaşı öldükten sonra Reda iyice yalnız kalmış ve sığınacak bir liman arar olmuştur. Ve tesadüfen eline yıllar önce okuyamadığı kitap geçer. Ve... İlk kitapta olduğu gibi büyülü dünyamıza Prens Dayn'ın yanına ışınlanıverir. Kral, Dayn'ı kurt adamların onların deyimiyle kurt insanların yanına göndermiştir. (Tabii kurt insanlar vampirlerden nefret ediyor bunu da belirtmesek olmaz.) Dayn burada kimliğini gizleyerek 20 yıl yaşar. Kimliğini tek bilen de köyün cadısıdır. (Sonradan başka birinin daha bildiğini öğreniyoruz.) Ve Dayn onu Elden'e götürecek kılavuzunu bekler. Babası kılavuz geldikten sonra dört gün içinde Kan büyücüsünü yok edip, Elden'i kurtarmasını emretmiştir. Dayn yıllardır bunu beklerken, Reda ile karşılaştıkları andan itibaren artık tek istediğinin intikam ve ülkesini geri kazanmak olduğundan emin değildir. Dahası bu kılavuz olayı ikilimizin birbirlerine aşık olmalarına engel olmaz. Tam ayrılacakları sırada Reda'nın başı belaya girer ve Dayn kurda dönerek sürünün liderini öldürür. (Daha sonra alfalığı başkasına kaptırıyor.) Sonra da Elden'e doğru yola çıkar. Kızımız ise kendi dünyasına dönmek yerine kral ile karşılaşıp Elden'e döner. Ama artık eski korkak, kendinden emin olmayan kız yerine tam bir kraliyet soylu şövalyesine dönüşmüştür. Dayn'ı bir kez daha kurtarır. Prens Dayn ve Reda birlikte mücadelelerine kaldıkları  yerden devam ederler. Ve dördüncü kitaba kadar bizim beklemekten başka çaremiz kalmaz. 
Yorumum:
Kara Gönülçelen'e göre daha ağır işleyişi olan bir kitaptı. Kurtlarla, Ejderhayla, bir de büyücüyle kapışmaktan başka sürekli aslında ayrılacağız ama şimdiyi yaşayalım tarzı bir kadın ve bir erkek işlenmişti. Kötü demiyorum. Ama beklentim çok yüksek olduğundan biraz hayal kırıklığına uğradım. Yazar diğer kitapta kahramanların başını sürekli belaya sokup beladan kurtarmaktan sıkılmış olacak ki bunda yalnız mücadele etmelerine izin vermemiş hep zorluklara ikisi birlikte göğüs gerdiler. Dayn'ın sonunda gerçek benliğini bulması kitabın en iyi noktasıydı. Reda ve Dayn birbirine çok uygun bir çifte döndüler. Dönene kadar neler çektim bir de bana sorun. Kızın korkak tavırlarına uyuz oldum. Kral'ın bu kızları seçmesinin nedeni hepsinin aslında asil kan taşımaları sanırım. Şu ana kadar kitapla çağrılan her kızın ailesi aslında bir şekilde Elden ile bağlantılı. Son da kral ve kraliçeyi bile görürsek şaşırmam herhalde. Onlarda dünyaya ışınlanmışlardır. Ve dönüp mutlu mesut yaşarlar. Tabii ki  Dayn'ın gördüğü rüya buna ters ama. Rüyalar her ayrıntıyı göstermez değil mi?

Puanım :7