Tanıtım Yazısı:
Her hayatta bir dönüm noktası vardır. Bu öyle muazzam, keskin ve belirgin bir andır ki insan şüphenin en ufak gölgesi olmaksızın hayatının bir daha asla aynı olmayacağını kesinlikle bilir. Londra’nın Neşeli Hovardası Michael Stirling için bu dönüm noktası, Francesca Bridgerton’u ilk kez gördüğü andır. Evet, kalbinin hiçbir zaman birine bağlanmasına müsaade etmeyen Michael ona bir kez bakmış ve âşık olmuştur. Bununla birlikte karşılaşma vesileleri kuzeninin bu genç bayanla evlenecek olmasını kutlamak adına düzenlenen bir yemektir. Hayat işte böyle ironiktir... Ancak bir süre sonra Francesca eşini kaybeder ve arkadaşı, sırdaşı olarak gördüğü Michael’ın desteğini bekler. Michael ona olan aşkından bahsetme cesaretini kendinde bulamaz... Ta ki genç kadın bir gece masumane bir şekilde kollarının arasına sığınana ve tutkunun en ahlaksız sırlardan bile güçlü olduğu kanıtlanana dek. |
Kişisel Yorumum:
Francesca en sevmediğim Bridgerton oldu. Zaten kitap boyu kendisi de diğerlerinden farklı olduğunun bilincinde. Kardeşleri ne kadar sıcakkanlı, içinden geleni söyleyen, aşkı için mücadele eden tiplerse Francesca, o kadar karamsar, ketum biriydi. İlk kocasını çok sevdiği için bunalımlı olmasını normal karşıladım. Ama sonrasını mantığım almadı. Michael ile zaten birlikte olupta evlenmemesini garip karşıladım. Özellikle de karakteri çok ciddi ve onurlu bir leydi olan Francesca böyle yapmamalıydı. Bunu Eliose'den beklerdim ama Francesca'dan değil. Yazarın Penelope'den bir hamilelik haberi vermesini beklerdim. Sonraki kitaplarda mutlaka göreceğiz. Julia sona yaklaştıkça karakterlerin evlenme sürelerini birbirine yaklaştırmaya başladı. Bu yüzden de ilk 3 kitaptaki gibi çocuklarının olduğunu bize söylemiyor. 5. kitap hariç... Bu kitapta da anne olmak için yanıp tutuşan bir kadın görüyoruz. Bebeğini düşürdükten sonra yıkılsa da sevmediği bir adamla sırf anne olmak için evlenmek istemesi bana ters bir konu. Kitaptaki tek tutarlı karakter Michael'dı. Baştan beri Francesca'ya aşıktı zaten. Bunu sonuna kadar hiçbir şey değiştirmedi. Ve Francesca öyle davranırken hala daha ona aşık olması beni şaşırttı. ''Vay be! Michael böyle erkekler var mı, dedirttin bana.'' Francesca'nın Micheal'e aşık olmasına da şaşırmadım çünkü kocası hayattayken bile aslında ciddi biri olmak istemeyen ahlaksızlığa yatkın biriydi kızımız. Bunu Michael'e '' Bana yaramaz bir şeyler anlat'' demesinden anlayabiliriz. Sonra en yakın arkadaşıyla kim evlenmek istemez ki? Sizi en iyi o anlar. Michael tam anlamıyla aşık bir erkekti. Her şekilde bunu gösterdi. Ayrıca kitapta her zamanki gibi eski karakterleri görmek güzeldi. Kate ve Sophia'yı özlemiştim. 8. kardeşte az değil. Birinci serinin Simon ile ilgilenen küçük cadısından bahsediyorum. O da büyüdü. Kitabı alalım mı diyorsanız...
Son yarısından sonra heyecanlandı. İskoçaya'da kızıştı. Ondan öncesi boşluktu. Ama merak etmeyin sonu güzel bağlanıyor. Yine de üzülerek bu kitabı çok sevmediğimi ve okurken sıkıldığımı söyleyeceğim. Julia'nın performansı 5. ve 6. kitaplarda düştü. Bunun nedenini 2, 3 ve 4. kitapların muhteşem olmasına bağlıyorum. Sözü daha da gevelemeden puanıma geçiyorum.
Puanım:5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder