-->

31 Mayıs 2013 Cuma

Ters Dönüşüm Devamı



Bölüm 11 A Avcı ve Vampir Savaşı (Jack)
Annemle babamı uğurladıktan sonra vakit kaybetmeden çeteyle buluştum. Dan karanlık olunca hareket etmemizi söyledi. Her zamanki gibi tedbiri elden bırakmıyordu. Ben de ona uydum. Çeteyle olan hazırlıklarımızı bitirdik. Gece çökünce herkes yerini aldı. Karargahı kuşattık. İçeriye ilk Gorden ve ekibi girecekti. Biraz iri ama yakışıklı bir vampirdi Gorden. Esmer bir teni ve simsiyah gözleri vardı. Ateş elementini yönetebiliyordu bu yüzden avcılardan biri onu öldürmeye kalkarsa hiç şüphe yoktu ki zavallıcık yanarak ölecekti. Eskiden olsa bu beni ilgilendirmezdi. Ama ya aynı şey Jenny’imin başına gelseydi diye düşünmekten kendimi alamadım. Ona zarar verecek hiçbir canlıyı yaşatmazdım. İnsan ya da vampir, buna babam da dahil. Gece 1 olunca işaret vermemle birlikte Gorden ve ekibi duvarları aştılar. Ve aşmalarıyla alarma yakalanmaları bir oldu. Bunu bekliyorduk. Asıl hedefimiz ön bahçede karışıklık çıkartıp Jenny’inin odasına ulaşmaktı. Gözlerimi kapatıp Jenny’i hayal ettim. Onun kokusunun beni sarması ve bana yol göstermesini bekledim. Ve odasını buldum. Dan’e beni duvarın arkasında beklemesini ve hiçbir şekilde savaşa müdahale etmemesini emrettim. Başına bir şey geleceğinden değil, Dan bir anlık kontrol kaybıyla tüm avcıları öldürmesin diye. Dan kızgın olduğu zaman onu durduracak tek kişi Blair’di. Ama oda şu an yanımda değildi. Dahası Blair’de en az Dan kadar avcılardan nefret ediyordu. Bu yüzden ne olursa olsun Jenny ile ilgili gerçeği öğrenmesine izin veremezdim. Avcılar saldırmaya başladılar. Gorden verdiğim emirle sadece kendini ve çetesini koruyordu. Avcılara zarar vermiyordu. Ve ben aşkımın penceresinin önüne gelmiştim. Pencereyi tırmandım ve Jenny elinde bir vampir silahıyla karşımda belirdi. Beni bekliyordu belli ki. Pencereyi tamamen açtı. Ve beni delirten o güzel sesiyle hoş geldin Prens J dedi.

11 B İnanılmaz Gerçekler (Jenny)
[Savaş çıkmadan bir kaç saat önce]
William Morgan ile ilgili araştırmalarıma devam ettim. Hangi kitaba baksam aynı cümleler yazıyordu. Belli ki burada bir şey bulamayacaktım. Ama babamın günlüklerinde kesin bir şeyler yazıyordu. O şimdiye kadar ki en gözü pek avcıydı. Ve William Morgan ile görünenden fazlasını bildiğine emindim. Gizlice babamın çalışma masasından günlüğü aldım. Şifreyi açmak benim için bebek oyuncağıydı. Çünkü babam şifreye benim doğum tarihimin sondan yazımını koymuştu. Çocukken bunu ben rica etmiştim. Onun yaptığı oyuncaklar hep şifreliydi ve aklımda tutmakta zorlanıyordum. Bazen en kolay şey aslında bulunması en zor olandır. Kimse babam gibi bir dahinin böyle basit bir şifre koyacağını tahmin edemez. Günlüğü okumaya o tarihten başladım. Büyük bir mahkeme kurulduğundan bahsetmişti babam. Her yerin kan gölü olduğundan. Ve Stan’den babam masum diye ağlayan o küçük çocuktan. İşte bu çok garipti çünkü şimdiye kadar hiçbir kayıt Stan’den bahsetmiyordu. Sayfayı çevirdim. Vampirin suçu aynıydı. Katliam ve kendini açık etme. Ama bu vampir kendini hiç savunmamış kenarda öylece oturmayı seçmişti. Mahkemeye Jack’in babası hakimlik ediyordu. Ve tüm suçlamaları sabırla dinlemiş sonra da oğluyla özel olarak konuştuktan sonra William’ın idamına karar vermişti. Yani bu kadar basitti. Koskoca kral o sıralar insan yaşıyla 10 yaşındaki oğlunun dediklerine inanıyordu. Jack vampir yaşıyla belki 100 yaşında olabilirdi. Ama o sırada sadece 10 yaşında bir çocuk kadar tecrübesi vardı. Babam bu sayfada mahkemeye katılanların ismini de not almıştı. Hepsini avcılık kitaplarımdan biliyordum. Sadece biri hariç James B. Bu James B kimdi? Onun adını hatırlamaya çalıştım. Ama bir türlü kim olduğunu çıkartamadım. Keşke derslere biraz daha çalışsaydım diye düşündüm. Fredy yanımda olsaydı kesinlikle James’in kim olduğunu bilirdi. Ama oda şu anda antrenmandaydı. Arka sayfayı çevirdiğimde o sayfanın yırtılmış olduğunu ve mahkemenin sonucunda olanların yazıldığını gördüm. Acaba o sayfa nereye gitmişti? Babamın günlüğüne bile yazamadığı büyük sır neydi? Kayıp sayfayı bulamazdım belki ama ip uçlarını birleştirebilirdim. Sayfaya dikkatle baktım diğer sayfanın önünü ışıkla aydınlatarak önceki sayfanın izlerini taradım. Tek bulabildiğim tüm sayfanın Jack’in adıyla dolu olduğuydu. Yine de pes etmemeye kararlı olduğumdan defteri çantama attım. Ve odadan çıktım. Tekrar kitaplarıma gömülüp James B’nin kim olduğunu araştırdım ama hiçbir kanıt bulamadım. Sonra arşive inip o günkü mahkemenin kayıtlarını buldum. Vampirler bu kayıtları avcılara özellikle yollamış olmalıydılar. Onlardan kurtulmanın kolay olmadığını anlamalarını sağlamak için. Ayrıca William Morgan’ın olayı, avcılar ve vampirlerin birleştiği ilk mahkemeydi. Ve çok büyük önem taşıyordu. Bunu biz genç avcılara niye söylemediklerini merak ettim. Ya da ben o derste uyuyor muydum? Kaseti alıp odama, bilgisayarımın başına geçtim. Baştan sona izledim. Ve kitaplardan farklı bir şey göremedim. Tam Cdyi çıkartacakken Stan’in gözlerinde beni etkileyen bir şey oldu. Stan Jack’in oturduğu sandalyeye bakarak Katil, sen yaptın! Her şeyi sen yaptın! Suçu babama atıyorsun! Diye bağırmaya başladı. Her yerden gelen uğultu seslerine karşılık Jack sesini bile çıkarmadan uslu uslu Stan’i dinliyordu. Tıpkı bana karşı haksız olduğunda takındığı rahat tavır gibi. İşte o zaman gerçek suçluyu gördüm. Gerçek suçlu Jack’in ta kendisiydi. Ve ben bunu ortaya çıkartıp Stan’e yardım edecektim. Her ne kadar Jack’in kalbine kazık saplamak benim içinde ölüm anlamına gelse de artık daha fazla masumun acı çekmesine seyirci kalamazdım. Günlüğümü açıp içimden gelen her şeyi yazmaya başladım. Tüm duygularımı, tüm isyanlarımı, tüm aşkımı. Bir türlü uyuyamadığım için televizyon izlemeye başladım saat 12.57 gibi bir gürültüyle yerimden fırladım günlüğü çantama attım ve silahımı elime aldım. İşte sonunda olmuştu. Jack benden sıkılmış ve canımı almaya gelmişti. Ama bunu yaparken bütün bir avcı ırkını da kazımaya karar vermişti. Hangi akla hizmet ona güvenip karargahın yerini bilmesine izin verebildim? Aşağıda ki vampir savaşından kaçıp odamdaki pencereyi araladım ve elimdeki silahla onu bekledim. Çok geçmeden penceremde belirip, o muhteşem gülümsemesiyle bana bakmaya başladı… Bu sefer olmayacaktı. Bu sefer ona olan nefretim aşkımı yenecekti.

Yazan:vanicela







Hiç yorum yok: